Eker Sarıboyacı A., Avcı H., Uysal O., Özkurt M. (Yürütücü)
TÜBİTAK Projesi, 2020 - 2021
Bugüne kadar dokuma, örme, örgü, sarım ve nakış gibi
tekstil tekniklerinin tıbbi alandaki kullanımı; gazlı bez/sargı bezi, bandaj ve
korse gibi tıbbi bakım materyalleriyle sınırlı kalırken implante edilebilir
tekstil yapıları, ameliyatta canlı dokuların fonksiyonlarını desteklemek,
düzenlemek veya replasmanı için rutin olarak kullanılır. Dikişler, vasküler
greftler, ligament ve tendon protezleri, kalp kapakçıkları ve eklem
replasmanları implante edilebilir tekstil yapılarına örnek verilebilir.
Biyomalzemelerin tek başına kullanılması bir derece başarı sağlar, ancak implantasyonun
başarısız olması, enfeksiyon ve reddedilme gibi sorunlar hala devam etmektedir.
Bu sorunu aşmak için canlı hücre eklenerek fonksiyonel tekstil tekniği kullanılmakta
ve biyotekstil ürünü artık doku mühendisliği ürünü haline gelmektedir. Biyotekstil
olarak da adlandırılan bu yapılar geniş bir aralıkta, ayarlanabilir fiziksel
özelliklere sahip çok gözenekli üç boyutlu (3B) iskele yapıları olarak son
zamanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu
konuda son 10 yıl içerisinde tendon, kemik, kıkıkırdak ve yara örtüsü
mühendisliği alanında yapılan sınırlı sayıda çalışmada rastlanmıştır. Son zamanlarda, bu alanda kullanmak
üzere hücre yüklü kompozit canlı
liflerin (KCL) geliştirilmesi hız kazanmıştır. Bunun temel sebebi üretilen
KCL’ler hem yapısal hem de içeriksel olarak birçok fonksiyonu bir arada
gösterebilmesidir. Hücre yüklü KCF’ler yapısal olarak çekirdek-kabuk formunda olup
çekirdek
kısmı mekanik açıdan rijit olan biyolojik olarak uyumlu ve/veya biyolojik
olarak parçalanabilir (biyobozunur) polimerik fibrilden ve yumuşak kabuk kısmı ise ekilmiş canlı hücreleri ve diğer yardımcı maddeleri içeren hidrojelden elde edilir. Çekirdek polimer fibril kısmı birkaç polimerden
oluşabileceği gibi kabuk hidrojel kısmı da birkaç hidrojelden meydana
gelebilir. Bu çekirdek/kabuk şeklindeki yapılandırma, iç/çekirdek kısmın mukavemetinden yararlanarak
lifin kopma riskini ortadan kaldırırken, mekanik olarak daha zayıf özellikte olan dış kısım
için bir iskelet sağlar. Kabuk/dış kısmının canlı hücreleri içermesi hem
hücrelerin kaybolan dokunun replasmanı için hem de salgıladığı biyoaktif
moleküller ile trofik etki yaratarak doku rejenerasyonunun sağlaması açısından
önemlidir. Dahası dış/kabuk kısmının hidrojellerden oluşması pek çok avantaj
sağlar: Hidrofilik, biyobozunur biyouyumlu yapıda olması, taşıdıkları biyoaktif
bileşenleri ve hücreleri enkapsüle etmesi nedeniyle hastanın
bağışıklık sisteminden korunabilmesi, hücrelere taşınacak bileşenleri için iyi bir nakil
aracı olması ve kolay modifiye edilebilmeleri (Örneğin; vücut sıcaklığında
jelleşecek şekilde hazırlanırsa direk sıvı olarak enjekte edilebilmeleri). Tüm
bu avantajlar dokuma, sarma, örgü gibi farklı tekstil
temelli doku iskelelerinin elde edilmesini kolaylaştırır (Akbari vd., 2014;
Liberski vd., 2011). Tekstil malzemeleri, dokuma,
dokunmamış ve örme kumaşlar, monofilament ve multifilament iplikler dahil olmak
üzere birçok farklı formda üretilebilir. Diğer birçok polimerik malzemenin
aksine, tekstiller malzeme yapısı içinde gerekli gözeneklilik, esneklik vr
mekanik güçlülük sağlar ve bazı durumlarda nem ve hava geçirgenliği
kombinasyonu gerektiren uygulamaların ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Farklı
özelliklere sahip çok çeşitli yapı tipleri oluşturma yeteneklerinden dolayı,
tekstil malzemeleri doku mühendisliği yapı iskelelerinin üretimi için özellikle
çekici bir seçenektir (Alagirusami & Das 2010, s. 452-453). Biyouyumluluğun yanı sıra, iskele tasarımının iki önemli
yönü mekanik ve mikroyapısal
özelliklerdir: her ikisi de farklı
tekstil teknikleri kullanılarak tasarlanabilir
(Tao 2001, s. 298). Poliglikolik asit (PGA), ipek ve poli(kaprolakton) (PCL)
ile biyomimetik mekanik özelliklere sahip dokuma yapısı ile elde edilen hücre
yüklü hidrojeller içine gömülü yapısal takviye ile elde edilen
iskeleler kıkırdak doku mühendisliğinde kullanılmıştır (Moutos vd., 2010;
Moutos vd., 2007; Han vd., 2014; Tamayol vd., 2013). Ayrıca örgü yapılarını
kullanarak özellikle bağ dokusu ve damar mühendisliği için uygun silindir
yapısı üç veya daha fazla ipliğin iç içe bükülmesi ile elde edilir. Yapılan
bazı çalışmalarda yapay ligamentler, tendon onarımı için iskeleler PLGA ve PLLA
gibi sentetik polimerlerden ve pernyi ipek fibroininden örgülü yapılar elde edilmiştir
(Cooper vd., 2005; Cooper vd., 2007; Fang vd., 2009). Yapılan in vivo
çalışmalarında yaklaşık 16 haftalık bir süre boyunca implante edilen doku
iskelesinin başarılı bir şekilde komşu doku ile bütünleşmiş olduğu ve
fonksiyonel tendonu meydana getirdiği görülmüştür. Ancak tüm bu tekstil temelli doku
iskeleleri ile yapılan çalışmalar tarandığında doku rejenerasyonu veya replasmanı için in vitro analizleri tamamlanıp
in vivo veya klinik uygulamalar seviyesine ulaşmamamıştır.
Yanık veya travma nedeniyle derinin bütünlüğünün ve fizyolojik
dengesinin bozulmasıyla oluşan “yara” sonucunda sıklıkla önemli enfeksiyonlar
ve komplikasyonlar baş gösterir. Yara iyileşmesi, hemostaz ve inflamasyon, proliferasyon ve yeniden modellenme (remodeling)
olmak üzere birbirinden farklı üç fazdan oluşmaktadır (Guo ve Dipietro, 2010). Bu fazlar ekstrasellüler
matriks (ECM) birikimi, anjiyogenez ve yeniden modellenmenin yanı sıra hücre
göçü ve proliferasyonu gibi karmaşık biyolojik/moleküler süreç ve aşamaları
içermektedir. Akut cilt yaraları, düzenli ve zamanında bir onarım sürecine
girerek iyileşme gösteren bir yara tipidir. Bununla birlikte yaralanma alanı
ve/veya derinliğinin hastanın iyileşme potansiyelinden daha baskın olması kronik ya da iyileşmeyen bir yaraya
yol açabilir. Böylece iyileşme sürecindeki herhangi
bir aksaklık kalıcı enflamasyona neden olup iyileşmeyi geciktirir veya
engellemektedir. Bu
nedenle ciddi yaralanmalarda, cildin açıkta kalan katmanlarını korumak ve hasar
gören kısmın yeniden oluşmasını sağlamak ve iyileşme sürecini hızlandırmak için
yara örtüleri kullanılmaktadır (Dixit vd., 2017). Yara örtüleri fonksiyonel olabilecek
hücreleri ve malzemeyi barındırmasının yanı sıra, yara iyileşme sürecinde nemli
ortam sağlamalı ve iyileşme süreci boyunca korumalıdır. Buna ek olarak, yaradan
sızan fazla sıvıyı tutmalı, gaz alışverişine izin vermeli, toksik olmayan
biyouyumlu ve alerjik olmayan özellikte malzemelerden oluşmalı, yaraya temas
eden kısım rejeneratif özellikte olup yara iyileşmesinin farklı aşamalarında uygun stimülasyon ve büyüme faktörleri
sağlayabilmeli, yaraya mekanik destek vermeli, üst katmanı ise mikroorganizmaların büyümesini engellemeli
ve örtü değişimi sırasında ağrıya sebep olmamalı, deri analoğu ile yara
arasında konformal teması korurken herhangi bir potansiyel rahatsızlığı önleyen
uygun mekanik özelliklere sahip
olmalıdır. Tüm bu amaçlara ulaşabilmek için iki katlı yara örtü malzemeleri
tasarlanmaktadır (Akbari vd., 2016; Vig vd., 2017). Ancak enfeksiyon gelişimi
dışında biyomekaniksel sorunlar rutin olarak klinikte kullanılan greftler ve
mevcut geliştirilen yara örtülerinin kıvrılma
ve bükülme nedeniyle kontur problemi
oluşmaktadır (Sharpe, & Martin, 2013). İnsan cildinin greftleme sonrası
kontraksiyona uğraması (kasılma), ilave düzeltme cerrahileri gerektiren
problemli bir komplikasyondur. Bu hastalarda, yara kontraksiyonu ve skar
oluşumu yara iyileşme sürecinin kaçınılmaz bileşenleridir. Skar dokusu normal ciltten daha az esnek ve
kozmetik olarak bozuk bir dokuyken; yara kontraksiyonu, çevre dokuların
distorsiyonu sonucu özellikle eklemlere yakın bölgelerde hareketleri
kısıtlayarak ciddi morbiditelere yol açabilen bir süreçtir (Billingham &
Medawar 1955).
Bu çalışmada antimikrobiyal ve rejeneratif etkili
fonksiyonel yara örtüsü geliştirebilmek için saten dokuma tekniği sayesinde iki katmanlı bir yapıiskelesi oluşturulacaktır.
Bu yapıiskelesi yara iyileşmesi süreciyle uyumlu olarak endojen yara iyileşme
mekanizmalarını harekete geçirecek nitelikte ve süreçle uyumlu biyobozunarak
geçici bir yara örtüsü özellikte dizayn edilecektir. Saten dokunacak iki farklı
kompozit canlı fibriller ipliklier farklı içeriklerde tasarlanacaktır. Bu
fibril ipliklerden üst katmanı
oluşturacak mikroorganizma girişine
engel olacak şekilde tasarlanacaktır. Bu da fibrillerin kabuk kısmı içersine
enkapsüle edilecek antibiyotik sayesinde gerçekleştirilecektir. Yara bölgesinde
çoğunlukla enfeksiyon oluşma riski olduğundan ve yara iyileşmesi enfeksiyon
ortamında geciktiğinden antibiyotik
içeren yara örtüleri kullanılması tercih edilmektedir. Çalışmanın amacı ise
bu fibrillerin kabuk kısımlarının farklı formülasyonlarında hazırlanmasıyla bu
enkapsüle edilmiş antibiyotik
moleküllerinin kontrollü salınımının
değerlendirilmesidir.
Antibiyotiklerin yara örtü malzemeleriyle lokal olarak
verilmesi daha az miktarda ilaçla gerekli doza ulaşılmasını sağlamaktadır. Bu
yolla sistemik antibiyotik alımında meydana gelen böbrek, karaciğer gibi
organlarda oluşan toksisitenin
azaltılması ve mikroorganizmalar tarafından direnç oluşması riski azaltılmaktadır. Literatürde antibiyotik salımı yapan yara örtü
malzemelerinde antibiyotik doğrudan örtü malzemesine emdirilmiş olup, ilacın
büyük bir bölümü hızlıca salınmaktadır. Bu anlamda
daha etkili olması açısından yeterince
yüksek bir yerel konsantrasyona ulaşmak ve bunu sürdürmek için antibiyotiklerin doğrudan yüksek dozlarda kullanılması, in vivo olarak yan etkilere ve yara iyileşme sürecinde gerekli anti-mikrobiyal
etki süresinin yetersiz kalmasına
neden
olabilmektedir (Wang vd., 2017). Bu projede, bu yetersizliğin üstesinden gelinmesi ve kontrol edilmesi yeni
geliştirilecek olan saten dokuma temelli bir yara örtüsünde hedeflenmektedir.Bu projede, saten dokuma
ile tasarlanmış yapıiskelelerinde bu
yetersizliğin üstesinden gelinmesi ve kontrol
edilmesi
hedeflenmektedir. Gentamisin hem gram
negatif hem gram pozitif organizmalara karşı etkili geniş spektrumlu birer
antibiyotiktir. Yara enfeksiyonlarındaki etkisi bilinen bu antibiyotik bu
çalışmada tasarlanan yapı iskelesinin salınım profilinin değerlendirilmesi için
model ilaç olarak kullanılacaktır
(Grumezescu, V., & Grumezescu, A., 2018).
Rejeneratif özellikte hazırlanacak alt katman mezenkimal kök
hücreleri içerecektir. Aynı zamanda daha gözenekli yapıda oluşturularak yaradan
sızan fazla sıvıyı tutacak ve yaraya yapışarak mekanik olarak desteklenebilecektir. Mezenkimal kök hücrelerin (MKH) in
vitro ortamda, keratinositler gibi diğer deri hücrelerinin migrasyonunu
destekleme yeteneğinin yanı sıra (Akino vd., 2005) çoklu büyüme faktörleri,
sitokinler, kollajenler ve matriks metalloproteinazların üretimini de içeren
doku onarımını destekleyebilecek bir dizi özelliği olduğu bilinmektedir (Fathke
vd., 2004; Kim vd., 2005). Bu özelliklerin başında da MKH’lerin sahip olduğu
immünfenotipik yapısı gelmektedir. MKH’ler bu sayede allolog aktarımlarda bile
bağışıklık yanıtına neden olmaz ya da bu yanıt tolere edilebilmektedir, immünmodülasyon kabiliyetleriyle de
olan immmün yanıtı baskılayabilme özelliğindedirler (Machado ve Telles, 2013). MKH'lerin
immün hücrelere verdiği tepkiler, mikroçevrede enflamatuar sinyallere bağlıdır.
Enflamatör koşullarda bir anti-enflamatuvar fenotipi benimserler, fakat enflamasyon
olmadığında pro-enflmatuvar fenotipini korurlar. Bu bağlamda yara iyileşmesi
için ideal hücrelerdir. Ayrıca MKH'lerin farklılaşma
ve anjiyogenez yoluyla yara iyileşmesini arttırdığı da bildirilmiştir (Wu
vd., 2007). Çarpıcı bir bulgu da, MKH'lerin
antimikrobiyal aktiviteye sahip
olduğunun da gösterilmiş olmasıdır. Bu etki, LL-37 (katelisidinler sınıfından
37 aminoasitlik bir peptid) gibi antimikrobiyal
faktörlerin salgılanmasıyla ve aynı zamanda immünomodülatif faktörlerin
salgılanmasıyla, immün hücreler tarafından bakteriyel fagositozun teşvik
edilmesiyle gerçekleşmektedir (Marfia vd., 2015). Böylece yara örtüsü olarak
klinik öncesi veya klinik çalışmalarda kullanıldığında da salgıladıkları
anti-enfamatuvar, anti-mikrobiyal çözünür faktörülerle MKH’lerin yara
iyleşmesinde etkindirler. Bu nedenle bu
çalışmada kullanılacak antibiyotik
sayesinde de enflamatör bir ortam oluşmasını baskılanması da hedeflenerek
mezenkimal kök hücrelerin bu olumlu etkilerini gerçekleştirebileceği bir
mikroçevre sağlanmış olacaktır (Wu vd., 2007, Machado ve Telles, 2013,
Marfia vd., 2015).
Sonuç olarak “kompozit
canlı fibrillerin saten dokunmasıyla geliştirilen yapıiskelelerinde rejeneratif
özellikte MKH’lerin ve antimikrobiyal (antibiyotik) kontrollü salınımının
değerlendirilmesi” amaçlanan bu proje önerisinde; klinikte rutin olarak
kullanılan yara örtülerindeki biyomekaniksel eksiklikler (esnek ve mukavemeti
yüksek yapı) var olan hücre yüklü kompozit canlı lif (KCL) ve tekstil teknolojilerin
ortak çıktısı olan KCL’lerin saten
dokunmasıyla aşılması hedeflenmektedir. Bu KCL’lerdeki çekirdek kısmının
mukavemetinden yararlanarak iplik kopma riskini ortadan kaldırıp dokuma yoluyla
hedef yapının eldesini kolaylaştırırken kabuk
kısmı ise hücre dağılımının homojen olmasını
sağlayacaktır. Bu proje önerisi dahilinde; enfeksiyon gelişimini engelleyen ve
doku yenilenmesini sağlayabilen özellikte geliştirilen yapıiskelesinin
hidrojellerin degredasyon süresi ve antibiyotik
salınım süresi ile derinin rejenerasyon/ restorasyon süresinin uyumluluğu karakterizasyon
çalışmalarıyla in vitro olarak değerlendirilecektir.
Bu projenin özgün değeri şu şekilde özetlendiğinde;
• Bu çalışmada antimikrobiyal ve rejeneratif etkili
fonksiyonel yara örtüsü geliştirebilmek için dokuma tiplerinden, saten
dokumanın özelliği iki farklı iplik, kumaşın iki farklı yüzeyinde çoğunluk
olarak lokalize olmaktadır. Bu da özgün bir yaklaşımla hedeflenen ipliğin
hedeflenen yüzeyde kullanabilmesine ve iki
ayrı katman oluşturulmasına olanak sağlamaktadır. Dokuma sebebiyle bu iki
katman diğer iki katmanlı yara örtülerine göre oldukça stabil olacaktır. Dokuma
yapısı daha yüksek esneklik ve daha
küçük gözenekler nedeniyle örgü muadillerine göre daha avantajlıdır. Elde edilecek yapı sayesinde hücresel seviyedeki
bileşenlerden bağımsız olarak taklit edilen yara örtüsü özellikleri,
uygulanacak tekstil tekniğiyle ayarlanacaktır.
• Bu yapıiskelesi yara iyileşmesi süreciyle uyumlu olarak
endojen yara iyileşme mekanizmalarını harekete geçirecek nitelikte ve süreçle
uyumlu biyobozunarak geçici bir yara örtüsü özellikte dizayn edilecektir. Saten
dokunacak iki farklı kompozit canlı
fibriller ipliklier farklı içeriklerde tasarlanacaktır. Bu fibril
ipliklerden üst katmanı oluşturacak mikroorganizma girişine engel olacak
şekilde tasarlanacaktır.
• Aynı zamanda bu çalışmada ilk kez kullanılacak olan KCL’lerin saten dokumasının bir başka avantajı olan düşük kıvrımlılık nedeniyle yüksek esneklik ve sağlam bir mekanik
performans potansiyeli taşımaktadır. Bu projede, yenilikçi tekstil
tekniklerinin uygulanması ile geleneksel doku mühendisliğinde yaşanan sorunları
giderilmesi hedeflenmektedir:
-Biyouyumluluğun yanı sıra, iskele tasarımının iki önemli
yönü mekanik ve mikroyapısal özellikler:
her ikisi de saten dokuma tekniğindeki
dokuma sıklığının ayarlanabilmesiyle tasarlanacaktır. Bu özellikler
mekaniksel testler ile karakterize edilip elde edilen olumlu sonuçlar ile rutin
olarak klinikte kullanılan greftler ve mevcut geliştirilen yara örtülerinin halen kıvrılma ve bükülme nedeniyle kontur
problemi gibi biyomekaniksel sorunların üstesinden gelebilecek bir yara
örtüsü için öncü çalışma oluşturulmuş olacaktır.
-Saten
dokuma tekniğiyle rejeneratif özellikte hazırlanacak alt katman mezenkimal
kök hücreleri içerecektir. Aynı zamanda daha
gözenekli yapıda oluşturularak yaradan
sızan fazla sıvıyı tutacak ve yaraya yapışarak mekanik olarak
desteklenebilecektir.
• KCL’lerde yavaş bozunan polimerlerin kullanımıyla
ekilen hücrelerin yeni ECM sentezlemeleri süreçleri değerlendirilecektir,
biyomekanik olarak işlevsel uzun vadeli kontrol edilebilen yapılar sentezlenecektir.
Bunun sonucunda, ileride büyüme
faktörleri ve ilaç benzeri moleküllerin kolaylıkla kombine edilmesine imkân
sağlayacak karmaşık doku ve mimarilerin eldesi gelecekte mümkün hale
gelecektir.
• Sonuç olarak literatüre bakıldığı zaman, biyotekstil
alanında yayınların ve çalışmaların olduğu görülmektedir. Ancak projemize
bütüncül halinde bakıldığı zaman projemizin özgün olduğu hatta ürüne dönüşme
potansiyelinin yüksek olduğunu düşünmekteyiz. Şimdiye kadar yapılan hiçbir çalışmada
tekstil tekniği projemizdeki gibi irdelenerek; örneğin önerdiğimiz saten tipi
dokumanın en büyük avantajı alt ve üst yüzünün farklı ipliklerle domine
edilmesine olanak tanımasıdır. Ayrıca kullanılan dokuma tekniği itibari ile alt
ve üst tabakalar arasında etkileşime olanak tanınması ve bu aşamada kök
hücrenin avantajlarından da faydalanılması hedeflenen biyotekstil-temelli
yapının büyük avantajlar sağlayacagi beklenmektedir.