Dağ İ. (Yürütücü)
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2015 - 2017
Salmonella türleri ve Listeria monocytogenesis besin yoluyla taşınan en önemli patojenik
bakterilerdendir. Her iki gruptaki mikroorganizmaların canlı ve cansız yüzeyler üzerinde biyofilm
oluşturabildikleri bilinmektedir. Bu sayede besin işleme prosesi sürecince ortamda kalabilir ve direnç
gösterebilirler. Biyofilm oluşumu gıda güvenliği açısından tehlikelidir. Çünkü biyofilm, üretildiği
bakteriye antibiyotiklerden, dezenfektanlardan ve kimyasallardan korunma gibi birçok avantaj sağlar.
Besin endüstrisi açısından değerlendirildiğinde plastik, metal, mermer, tahta, seramik ve cam
malzemeler üzerinde biyofilm oluşumları önem taşır.
Son yıllarda biyofilm üreten mikroorganizmalara karşı alternatif stratejilerin ya da daha etkili
ajanların araştırılması büyük ilgi çekmektedir. Özellikle kekiğin fenolik bir komponenti olan
Karvakrolün [2-methyl-5-(1-methylethyl)phenol], güçlü bir antimikrobiyal etkinliği olduğu rapor
edilmektedir. Karvakrol bakteriyal membrana zarar vererek hücre ölümüne yol açmaktadır. Food and
Drug Administration (FDA) tarafından da güvenli olarak kabul edilen besin katkıları listesindedir
ancak sudaki düşük çözünürlüğü besin katkısı olarak uygulanmasını güçleştirmektedir. Esansiyel
yağların nanoformülasyonlarının hazırlanması suretiyle çözünürlükleri ve yüzey alanları artırılabilir,
ve böylece antimikrobiyal aktiviteleri de zenginleştirilebilir.
Bu çalışmada Eskişehir'de tüketime sunulan çeşitli gıda örneklerinde Salmonella ve
L.monocytogenesis taraması yapılarak, elde edilen suşlarda biyofilm varlığı araştırılmıştır. Gıda
endüstrisinde önem taşıyan 6 farklı yüzey üzerinde biyofilm oluşumu ve gelişimleri karşılaştırılmıştır.
Daha sonra hem Karvakrol ve karvakrol yüklü katı lipid nanopartiküllerin Salmonella spp ve L.
monocytogenesis hücrelerinin planktonik ve biyofilm formları üzerine etkileri incelenmiştir.
Sonuçlarımıza göre olgun biyofilm oluşumu 24 ve 48. saatlerde tespit edilmiştir. Özellikle
granit ve mermer yüzeyler biyofilm oluşumu için daha elverişli ortamlar olarak bulunmuştur.
Karvakrol, MİK ve TEM çalışmaları ile L. monocytogenes ve Salmonella izolatlarına karşı çok etkili
bulunmuştur. Karvakrol yüklü KLN ise MİK testlerinde tek başına karvakrole göre daha az etkili
bulunurken, TEM analizlerinde hücreler üzerine hasarlandırıcı etkiler göstermiştir. Burada salım
süresi, yüzey yükü ve kullanılan testler gibi pek çok parametre önem taşımaktadır. SEM analizlerinde
ise karvakrol yüklü KLN’ler biyofilm oluşumunu engellemiş ancak hücrelerin üremesini
baskılayamamışlardır. Konuyla ilgili ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.