Sürmeli Onay Ö. (Yürütücü), Aydemir Ö., Tekin A. N., Velipaşaoğlu M., Tanır H. M.
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2020 - 2022
İntrauterin büyüme kısıtlılığı (IUGR) ve fetal
Doppler velosimetri bozuklukları olan preterm bebeklerde beslenme intoleransı
ve nekrotizan enterokolit daha sık görülmektedir. Çalışmamızın temel amacı, IUGR
olan preterm doğmuş bebeklerde sürekli drip ve aralıklı beslenmenin splanknik
oksijenizasyon üzerine olan etkisini değerlendirmektir. İkinci amaç ise, fetal
splanknik dolaşım parametreleri ile yaşamın ilk haftasında gözlenen splanknik
oksijenizasyon arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Tek merkezli, prospektif,
randomize olarak tasarlanan çalışmamıza 51 fetüs/bebek dahil edildi. IUGR olan fetüslerde
umbilikal arter, orta serebral arter ve superior mezenterik arteri (SMA) içeren
fetal Doppler ölçümleri kaydedildi. Preterm doğumdan sonra bebekler rastgele
iki besleme yöntemine randomize edildi: sürekli drip (3 saat sürekli beslenme,
1 saat ara) veya aralıklı (3 saatte bir 10 dakikada bolus beslenme). Yaşamın
ilk haftasında bebeklerin umbilikus altındaki karın bölgesine yapıştırılan NIRS
probu ile sürekli bölgesel splanknik satürasyon (rSO2S) izlenmesi
ile eş zamanlı olarak sağ koldan sürekli arteriyel oksijen satürasyon (SaO2) takibi
yapıldı ve bebeklerin fraksiyonel oksijen ekstraksiyonları (FOE) hesaplandı. Yaşamın
ilk haftasında bu parametrelerin günlük ortalamaları hesaplandı, ayrıca yaşamın
yedinci gününde beslenme öncesi ve beslenme sonrası ölçümlerin ortalamaları
hesaplanarak değerlendirildi. Çalışma kohortunun %72,5'inde fetal Doppler velosimetri
bozuklukları mevcuttu. Sürekli Drip (26 bebek) ve Aralıklı Beslenme (25 bebek)
grupları, demografik ve klinik özelliklerinin yanı sıra beslenme intoleransı ve
nekrotizan enterokolit prevalansı açısından da benzerdi. Yaşamın ilk
haftasında, Drip ve Aralıklı Beslenme Grupları arasında günlük ortalama rSO2S
ve FOE değerleri arasında fark yoktu, ancak beslenmeyen bebekler çoğunlukla
daha düşük rSO2S değerlerine sahipti. Yaşamın yedinci gününde
değerlendirilen beslenme öncesi ve sonrası rSO2S değerleri her iki grupta
da sabit seyretti, anlamlı bir fark gözlenmedi. Bununla birlikte fetal
splanknik dolaşım parametreleri ile neonatal splanknik oksijenasyon arasında
ilişki saptanmadı. RSO2S değerlerinin, gebelik yaşı ve doğum ağırlığı ile güçlü
bir korelasyon gösterdiği tespit edildi. Yaşamın ilk haftası süresince, ilk iki
gün hariç, göbek kateteri olan bebeklerin rSO2S değerleri, olmayan
bebeklere göre anlamlı olarak daha düşük bulundu.
Sonuç:
Verilerimiz, yaşamın ilk haftasında splanknik oksijenizasyonda beslenme şeklinin
değil de beslenmenin asıl belirleyici faktör olduğunu göstermektedir. Ayrıca
umbilikal ven kateterinin splanknik oksijenizasyon üzerinde olumsuz etkisi olduğu
net olarak ortaya konmuştur.