5. Küresel Eşitsizlikler Konferansı: Afetler ve Eşitsizlikler, İstanbul, Türkiye, 07 Aralık 2023
Tarih boyunca ekonomik
eşitsizlikleri, sosyal dışlanmayı ve temel kaynaklara erişimi kapsayan küresel
eşitsizlikler, çoğunlukla sistemik önyargılar, politikalar ve toplumsal
yapıların etkisiyle varlığını sürdürmüştür. Bu eşitsizlikler, zenginlik ve
eğitim uçurumlarından sağlık hizmetlerine, fırsatlara ve temel insan haklarına
farklı erişimlere kadar çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır. Eşitsizlikler ister doğal ister insan kaynaklı
olsun, küresel topluluklar üzerinde derin etkileri söz konusu olan afetlerin;
ekosistemleri, ekonomileri ve altyapıları bozan, can kayıplarına ve yerinden
edilmelere neden olan etkileri altında yaşanan anlık yıkımın ötesine uzanmakta,
eşitsizlikleri artırmakta ve küresel ölçekte uyarlanabilir ve önleyici
stratejilere olan ihtiyacı güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Nitekim afetler
eğitime erişimi önemli ölçüde kesintiye uğratmakta ve gençler için fırsat
eşitliğini engellemekte, eğitimdeki eşitsizlikleri artırmakta ve uzun vadeli
toplumsal gelişmeyi engellemektedir. Türkiye son yıllarda deprem gibi doğal
afetlerden sosyo-politik çalkantılara kadar pek çok olumsuz gelişme ile karşı
karşıya kalmıştır. Bu olaylar sıklıkla hayatın normalliğini bozmakta ve
etkilenen birçok sektör arasında eğitim özellikle hassas bir alan olarak ortaya
çıkmaktadır. Ülkenin geleceğinin temel dayanağı olan gençler, bu tür felaket
dönemlerinde eğitim hayatlarının kesintiye uğramasından ötürü derin bir fırsat
eşitsizliği ile karşılaşmaktadır. Zira bir toplumda eğitim, kişisel gelişim ve
kariyer fırsatları üzerindeki rolünün ötesinde, toplumsal anlatıları
şekillendirmede, eleştirel düşünceyi geliştirmede ve yenilikçiliği teşvik
etmede de etkili bir unsurdur.
Bu araştırmanın temel amacı,
Türkiye’de afet dönemlerinde gençlerin eğitime erişimi ve fırsat eşitliğinin
sağlanmasına yönelik stratejilerin belirlenmesidir. Türkiye'de afetlerin yarattığı zorlukların
üstesinden gelmek, gençlerin eğitim haklarını korumaya yönelik çok yönlü bir
yaklaşımı gerektirmektedir. İlk olarak, okullar için afetlere dayanıklı
altyapıya yapılacak yatırım, eğitim tesisleri üzerindeki öncül etkiyi
hafifletebilecektir. Ek olarak hem kentsel hem de kırsal ortamlara göre
uyarlanmış e-öğrenme platformlarının entegrasyonu, fiziksel katılımdan ödün
verildiğinde bile eğitimin sürekliliğini sağlayacaktır. STK'lar ve uluslararası
kuruluşlarla yapılan işbirlikçi çabalar, hızlı eğitim müdahalelerini
kolaylaştırmak için gerekli kaynakları ve uzmanlığı sağlayabilecektir. Son
olarak, afet dönemlerinde ve sonrasında öğrencilerin psikolojik refahını ele
almak için travma bilgili pedagoji alanında eğitimcilerin yetiştirilmesine
odaklanmak esastır. Afetler Türkiye'de eğitimin devamlılığı açısından önemli zorluklar
teşkil ederken, aynı zamanda yeniden düşünme, yenilik yapma ve güçlendirme
fırsatı da sunmaktadır. Bu kriz dönemlerinden öğrenilen dersler, toplumun
yalnızca felaketlerden kurtulmakla kalmayıp felaket sonrasında da gelişen bir
eğitim çerçevesine yönelmesine dair rehberlik sağlayabilecektir.