II. Uluslararası Kamu Yönetimi Kongresi, Ankara, Türkiye, 30 Ekim 2025, (Tam Metin Bildiri)
Afetler, yalnızca bireylerin yaşam
kalitesini tehdit eden fiziksel yıkımlarla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda
kamu maliyesi üzerinde derin ve uzun vadeli etkiler yaratarak yapısal krizlere
neden olmaktadır. Özellikle depremler, bireysel konutların yanı sıra okul,
hastane, ulaşım ağı gibi temel kamu hizmet altyapılarında ciddi hasarlara yol
açmakta ve bu durum, toplumsal refahın sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.
Bu tür afetlerin ekonomik ve sosyal etkilerinin en aza indirilmesi için,
riskleri önleyici ve azaltıcı stratejilerin kent planlama süreçlerine entegre
edilmesi hayati önemdedir. Bu bağlamda, afet yönetim planlarının arazi
düzenleme uygulamalarıyla bütüncül bir yaklaşımla ilişkilendirilmesi, hem afet
öncesi koruyucu kamu hizmetlerinin etkinliğini artırmakta hem de afet sonrası
oluşabilecek kamusal maliyetlerin minimize edilmesine katkı sunmaktadır.
Bu çalışma, afet yönetimi
stratejilerinin arazi düzenlemelerine sistematik bir şekilde dâhil edilmesinin,
kamu yararı açısından sağlayacağı faydaları değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Araştırma kapsamında, afet öncesi alınacak yapısal ve yapısal olmayan önlemlerin,
afet sonrası kamu harcamaları üzerindeki etkisi çok boyutlu olarak analiz
edilmektedir. Ulusal düzeyde 1999 Marmara Depremi sonrası oluşan ekonomik
etkiler, İzmir Deprem Master Planı ve zemin etütlerine dayalı imar uygulamaları
gibi örnekler ile uluslararası düzeyde Japonya’nın afet risk haritalarına
dayalı yapılaşma izni sistemi gibi uygulamalar karşılaştırmalı olarak ele
alınmaktadır. Bu çerçevede, şehircilik mevzuatı, afet sonrası oluşan kamu
harcamalarına ilişkin veriler ve planlama belgeleri detaylı şekilde
incelenmiştir.
Çalışma, afet yönetiminin yalnızca
kriz anına müdahaleyle sınırlı olmaması gerektiğini, aksine kamu hizmetlerinin
eşitlik, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık ilkeleriyle uyumlu bir biçimde
yeniden tasarlanması gerektiğini savunmaktadır. Arazi düzenlemelerinde
kurumsallaşmış bir afet yönetimi anlayışı sayesinde, hem can ve mal
kayıplarının önlenebileceği hem de afet sonrası kamu bütçesi üzerindeki
baskıların azaltılabileceği vurgulanmaktadır. Bulgular, afet planlamasının
kamusal hizmetlerin sürekliliği, mali sürdürülebilirlik ve sosyal adaletin
tesisi açısından stratejik bir unsur olduğunu ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda
çalışma, afet yönetimi ile kent planlaması arasında kurulacak bütünleşik
yapının hem kuramsal tartışmalara hem de uygulamalı kamu politikalarına katkı
sunma potansiyeline sahiptir.
Disasters are
not limited to causing physical destruction that threatens individual quality
of life; they also lead to structural crises by exerting deep and long-term
pressures on public finance. Earthquakes inflict severe damage not only on
residential buildings but also on critical public service infrastructures such
as schools, hospitals, and transportation networks, thereby posing a serious
threat to the sustainability of societal welfare. To minimize the economic and
social impacts of such disasters, it is crucial to integrate risk-preventive
and risk-reducing strategies into urban planning processes. In this context,
the holistic integration of disaster management plans into land use regulations
contributes both to enhancing the efficiency of protective public services in
the pre-disaster phase and to minimizing potential public expenditures in the
aftermath.
This study
aims to assess the public benefits of systematically incorporating disaster
management strategies into land use regulations. It presents a
multi-dimensional analysis of how structural and non-structural measures taken
before a disaster affect public spending afterward. The study compares best
practices at both national and international levels, including the economic
impacts of the 1999 Marmara Earthquake, the Izmir Earthquake Master Plan,
zoning practices based on geotechnical surveys in Türkiye, and Japan’s building
permit system based on disaster risk maps. Within this framework, the study
utilizes urban planning legislation, data on public expenditures after
disasters, and relevant planning documents.
The findings
emphasize that disaster management should not be confined to emergency response
but should instead be restructured in alignment with the principles of equity,
sustainability, and resilience in public service delivery. Institutionalizing
disaster management in land use planning is highlighted as a key mechanism to
reduce both physical damage and the financial burden on the public budget
following disasters. The results demonstrate that disaster planning is a
strategic component for ensuring the continuity of public services, the
sustainability of public finances, and the safeguarding of access to public
rights. In this regard, the study has the potential to contribute to both
theoretical literature and practical public policy by establishing an
integrated link between disaster management and urban planning.