Türk toraks derneği 25.yıllık kongresi, Antalya, Türkiye, 24 - 28 Mayıs 2022, ss.169
GİRİŞ-AMAÇ: İdiyopatik pulmoner fibrozis (İPF), kötü
prognozlu bir interstisyel akciğer hastalığıdır. Kötü prognozun belirlenmesinde
GAP indeksi, klinik bazı parametreler, radyolojik bulgular, solunum fonksiyon
testleri üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Son yıllarda yine prognozun
belirlenmesinde katkı sağlayabilecek bazı biyobelirteçler üzerinde yapılan araştırma sonuçları
yayınlanmaktadır. Çalışmamızın amacı; KL-6, MMP-7, SP-A, SP-D, VEGF
ve periostin düzeyleri ile sağ kalım arasındaki ilişkiyi belirleyebilmektir.
YÖNTEM: Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniğinde Eylül
2019-Ocak 2022 tarihleri arasında İPF tanısı alan 47 hasta çalışmaya dahil
edildi. Hastaların demografik verileri, SFT-DLCO ölçümleri, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi
(YÇBT) bulguları kaydedildi. K2-EDTA’lı ve düz tüplere kan örnekleri
alındı. Kan örnekleri 1500 g’de 10 dakika santrifüj edilerek plazmaları ve
serumları ayrıldı. Numuneler daha sonra çalışılmak üzere -40 °C’de saklandı. Bu hastaların 32’sine
antifibrotik tedavi başlandı. Altıncı ayda radyolojik ve solunum fonksiyon
testlerinin kontrolleri yapılarak izleme alındılar. Biyokimya ABD
laboratuvarında tanı anında ve 6.ayda alınan kan örneklerinde KL-6, MMP-7, SP-A, SP-D, VEGF ve
periostin düzeyleri çalışıldı. Takip sürecinde kaybedilen hastalar kaydedildi.
Daha sonra bu hastaların tanı anındaki biyobelirteç düzeyleri istatistiksel
olarak değerlendirilerek yorumlandı. Çalışma Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi tarafından (Proje
kodu: TTU-2021-1622) desteklendi.
BULGULAR: Çalışmaya alınan 47
hastanın yaş ortalaması 68±7 yıl, 39’u (%83) erkek, 8’i (%17)’i kadın idi. Bu otuz iki hastanın 12’si tanıdan minimum 1 ay, maksimum 30 ay sonra
kaybedildi. Biyobelirteçlerin sağ kalıma etkisinin
belirlenmesi açısından takip sırasında sağ olan ve kaybedilen hastaların tanı anındaki SP-A, SP-D, KL-6, periostin,
VEGF ve MMP-7 düzeyleri değerlendirildiğinde aralarında
anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla p=0.575, p=0.073,
p=0.502, p=0.845, p=0.329 ve p=0.143). Sağ olan ve kaybedilen İPF’li
hastaların biyobelirteç düzeyleri Tablo 1’de gösterilmiştir. İPF’li hastalarda tek değişkenli Cox
modellerinde her bir belirteçin tek başına sağ kalıma etkisi araştırıldığında
anlamlı bir risk faktörü olmadıkları görülmektedir (p>0.05). İPF’li hastalarda biyobelirteç kullanılarak kurulan
geriye dönük aşamalı Cox regresyon modelinde, sağ kalım ile ilişkili olan
biyobelirteçler olarak SP-D ve KL-6 saptandı (Tablo 2). SP-D’nın
sağ kalım üzerine etkisini gösteren çoklu modelde Hazard Ratio değeri (%95 güven aralıkları değeri) 0.964
(0.933-0.995) idi (p=0.025). Bu analiz sonuçlarına göre artan SP-D düzeyleri
ile iyi prognoz arasında ilişki saptandı. İPF’li hastalarda KL-6’nın sağ kalım üzerine etkisini gösteren
çoklu modelde Hazard Ratio değeri (%95 güven aralıkları değeri) 1.039
(1.006-1.072) idi (p=0.021). Bu analiz sonuçlarına göre ise artan KL-6
düzeyleri ile kötü prognoz arasında ilişki saptandı. SP-A, periostin, VEGF ve MMP-7 biyobelirteçleri
ile sağ kalım arasında anlamlı ilişki saptanmadı (p>0.05).
SONUÇ: Çalışmamızın
sonuçları İPF’li hastalarda sağ
kalım tayininde SP-D ve KL-6 biyobelirteçlerinin anlamlı katkısının olabileceğini
göstermektedir. Ancak hasta sayımız kısıtlı olduğundan çok sayıda merkezin
katkı sağlayacağı geniş hasta serileriyle yapılacak çalışmalara ihtiyaç bulunduğunu
düşünmekteyiz.
Anahtar kelimeler: İPF,
sağ kalım, biyobelirteç, KL-6,
MMP-7, SP-A, SP-D, VEGF, periostin