International Journal of Politics and Security, cilt.3, sa.3, ss.130-166, 2021 (Hakemli Dergi)
Uluslararası ilişkilerde güncel konulardan birisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) hegemonik
konumudur. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının ardından iki kutuplu
uluslararası sistemin ABD’nin hâkim olduğu tek kutuplu sisteme dönüşmesi sonrasında, 90’lı yıllardan
itibaren ABD hegemonyasının sürdürülebilirliği önemli bir tartışma konusu olmuştur. Çin’in özellikle
21. yüzyıl itibarıyla, Soğuk Savaş sonrasında oluşturulan Pax Americana’nın kurumları ve kurallarına
rızayı seçmek yerine belirli konularda kendi çıkarları adına hareket ederek kendi uluslararası sistemini
kurmaya çalıştığı bilinmektedir. Dış politikasını büyük ölçüde küresel hegemonyasını devam ettirmek
üzerine kuran ABD ise geçmiş dönemlerde SSCB ile yaşadığı rekabetin bir benzerini 2020’lerde Çin’le
yaşamaktadır. Her ne kadar 21. yüzyılda yaşanılan güç dönüşümüyle ABD’nin gücü göreli olarak
azalırken, Çin’inki artmaktaysa da, ABD’nin ekonomik, askeri ve teknolojik üstünlükleri nedeniyle
küresel hegemonyasına son vermenin çok uzun zaman alacağı görüşü, politika yapıcılar ve uluslararası
ilişkiler akademisyenleri arasında yaygındır. Bununla birlikte, Çin’in yükselişi, 21. Yüzyılın ikinci
çeyreğinden itibaren de ABD’nin dış politikasının en önemli meselesi olacaktır. Bu çalışmada kapsamlı
bir literatür taraması ışığında hegemonyanın sert ve yumuşak güç unsurları ele alınarak ABD ve Çin
karşılaştırılması yapılmış, hiçbir hegemonik düzenin sonsuza dek sürmeyeceği düşüncesiyle, yaşanılan
yapısal değişimlerin Amerikan hegemonyasını nereye taşıyacağı, mevcut ‘güç kayması' ve ABD'nin
hegemonik düşüşte olup olmadığına dair görüşler analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Amerika Birleşik Devletleri, Çin Halk Cumhuriyeti, Hegemonya, Amerikan
Hegemonyası, Çin’in Yükselişi