Sermaye Şirketlerinde Sürdürülebilirlik Kayıtları Sempozyumu, Kocaeli, Türkiye, 07 Mayıs 2025, (Yayınlanmadı)
ANONİM ŞİRKETLERDE ÇALIŞANLARA HİSSE SENEDİ VERİLMESİNE YÖNELİK UYGULAMALARIN ŞİRKETLERİN SOSYAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNE ETKİSİ
Aydın Alber YÜCE*
Özet
Şirketler hukukunda sürdürülebilirlik kavramının anlamlarından biri de sosyal sürdürülebilirliktir. Anonim şirketin faaliyetlerinin sosyal olarak sürdürülebilir nitelikte olması, şirketin işletme konusu kapsamında gerçekleştirdiği işlemlerde, sadece doğrudan ekonomik ilişki içerisinde olduğu müşterileriyle değil, doğrudan ya da dolaylı olarak etkileşim içerisinde bulunduğu çalışanları ve hatta işletmenin fiziki olarak faal bulunduğu çevredeki kişilerle de ihtiyatlı bir durumda bulunmasını gerektirir. Esasında şirketler, salt kâr amaçlı organizasyonlar olarak tanımlansa da bir şirketin sadece ekonomik büyümeyi hedefleyerek ve başka hiçbir değer ve olguyu dikkate almaksızın faaliyetlerini sürdürmesi sadece kısıtlı bir zaman dilimi için mümkün olabilir. Çünkü, en nihayetinde faaliyet gösterdiği beşeri ve fiziksel çevre ile etkileşim içerisinde olmak zorunda olan şirketlerin, sadece ve sadece kâr elde etmeyi hedefledikleri ve faaliyetlerini de bu doğrultuda devam ettirdikleri müddetçe, eleştiri oklarını üstlerine çekmeleri büyük olasılıktır. O halde bir şirket, belirli bir dereceye kadar etkeni olduğu sosyal ve çevresel kötüleşmenin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak için azami çaba içinde olmalıdır. Söz konusu ekonomik ve sosyal kötüleşmenin bir yönü, gelir dağılımındaki adaletsizlik ya da benzer nitelikteki olumsuz ekonomik neticeler olabilir. Şirketler, belirli bir yönde gerçekleşen servet akışını daha ideal amaçlar doğrultusunda yönlendirebilirlerse hem çalışanları hem de toplum nezdinde daha güçlü bir imaja sahip olurlar. Çünkü, tecrübeler göstermiştir ki insan odaklı yaklaşımdan uzak olan büyüme hedefleri ancak bir dereceye kadar sürdürülebilirdir.
İşte, sosyal sürdürülebilirliğin çevreyle olduğu kadar çalışanlarla olan ilişkilerde de uzun vadeli olarak sağlanabilmesinin yollarından biri de birey merkezli şirket stratejilerinin bir parçası olan çalışanlara hisse verilmesi uygulamalarıdır. Şirket çalışanlarına belirli bir karşılıkla da olsa, hisse senedi verilmesi bu kişilerin şirketin kurumsal hafızasını güçlendirecek şekilde daha uzun süreler için iş ilişkilerine tutunmalarını sağlar. Böylece, çalışanlara hisse verilmesi uygulamaları her şeyden önce, çalışanların şirketle olan bağlarını kuvvetlendirir, bu kişilerin aidiyetlerini artırır ve artan çalışma motivasyonuyla birlikte, çalışanlar şirketle olan ilişkilerinde kısa bir periyot için geçerli ekonomik kaygılar yerine daha uzun bir dönemi kapsayacak şekilde uzun vadeli düşünmeye başlarlar. Bu da şirketlerin sosyal sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sağlar. Sosyal sürdülebilirliğin sağlanması, çalışanların olduğu kadar ve doğrudan, bizatihi şirket için de bir iyileşme anlamına gelir. Özellikle, bir şirketin çalışanlarına sağladığı (ücretleri dışındaki) ekonomik ve sosyal katkılar, her zaman, daha nitelikli işgücünün de bu özellikteki şirketlerde toplanmasını ve gelecek için de söz konusu şirketlerin bu yönde bir çekim merkezi haline gelmesini sağlar.
Anonim şirketlerde çalışanların şirkete katılımına yönelik başlıca dört yöntem uygulanmaktadır: Bu yöntemlerden ilki, özkaynak tazminatıdır (equity compensation). Özkaynak tazminatı, şirket çalışanlarına hisse senedi verilmesi suretiyle yapılan ve onları şirket ortağı haline getiren gayrinakdi bir tür ödemedir. Bu tür ödemeler şirket çalışanlarına, alacakları ücretin yerine doğrudan hisse senedi verilmesi ya da hisse senetlerinin bu kişilere indirimli bir fiyat üzerinden satılması şeklinde yapılabilir. İkinci yöntem, çalışanlara hisse senedi opsiyonları (stock options) tanınmasıdır. Genel olarak opsiyon sözleşmeleri, sözleşmeyi satın alan kişiye sözleşmeye konu olan varlığı (konumuz açısından örneğin hisse senedi) belirli bir tarihte ve belirli bir fiyat üzerinden alma ya da satma hakkı veren sözleşmelerdir. Hisse senedi opsiyonları ise, şirket çalışanlarına şirket ile yaptıkları sözleşme gereğince ve bu sözleşmede belirlenmiş bir fiyat üzerinden belirli bir tarihte şirketin hisselerini satın alma hakkı tanımaktadır. Üçüncü yöntem, şarta bağlı bir pay edinimini esas alan Restricted Stock Units’tir (RSUs). Bu tür pay edinimleri, çalışanların belirlenmiş bir zaman dilimi sonunda, bazı koşulları taşıyor olmaları karşılığında şirketin hisselerini iktisap etme hakkını elde etmelerine dayanır. Bu koşullar, şirket çalışanının belirlenen süre sonunda mesleki ya da akademik açıdan belirli bir mertebeye gelmesine veya belirli bir müddet (misal olarak 10 yıl) şirkette çalışmış olmasına yönelik olabilir. Bu tür pay edinimleri, çalışanların şirketlerde uzun bir zaman dilimi geçirmiş olmalarına karşılık bir ödül gibidir. Dördüncü yöntem, çalışan pay edinim planıdır (Employee Stock Purchase Plan (ESPP). Bu yöntemle esasında, şirket çalışanının şirketin paylarını indirim yapılmış bir fiyat üzerinden satın almasına dayanır. Ancak bu plan, şirket çalışanının şirkete doğrudan ödeme yapması şeklinde değil, şirket çalışanının aylık ya da yıllık ücretinden kesintiler yapılarak pay bedelinin tahsil edilmesiyle icra olunur. Çalışanların bu şekilde pay edilmesi, taksitler halinde yapılan ödemeler sebebiyle çalışanın belirli bir müddet için de olsa şirkette müstahdem durumunda kalmasını gerektirir. Bu da hem sözleşme istikrarını hem çalışan aidiyetini artırır. Yine de çalışan şirketten pay iktisabı için belirlenmiş periyottan önce ayrılırsa, o ana kadar hesabında birikmiş olan tutar çalışana iade edilir.
Anonim şirketlerde, çalışanların şirketin ekonomik kaderine ortak edilmesine yönelik hisse senedi verilmesi uygulamalarının çalışanları teşvik edici etkileriyle birlikte, onların şirkete sundukları hizmet karşılığında aldıkları ücretten başka, şirketin kendilerine sağlayacağı hisselerden de belirli bir düzeyde gelir sağlayıcı özellikleri vardır. Şirkette istikrar ve gelir paylaşımında adaleti sağlamaya olan katkısı yönüyle hisse senedi verilmesi uygulamalarının türleri bu çalışmanın ana odak noktasıdır. Bu çalışmada şirketlerin hangi yöntemleri kullanarak hisse senedi teminiyle birlikte sosyal sürdürülebilirliklerini korumaya çalıştıkları somut ve teorik düzeyde sayısal örneklerle birlikte tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Anonim şirketler, sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirlik, çalışanlar, çalışanların teşviki, hisse senedi verilmesi
THE IMPACT OF SHARE ALLOCATION PRACTICES TO EMPLOYEES IN JOINT-STOCK COMPANIES ON CORPORATE SOCIAL SUSTAINABILITY
Aydın Alber YÜCE**
Abstract
One of the manifold interpretations of the notion of sustainability within corporate law is that of social sustainability. For the activities of a joint-stock company to possess a socially sustainable character, the enterprise must, within the framework of its commercial operations, maintain a state of prudence not merely vis-à-vis its clients with whom it engages in direct economic relationships, but also with employees with whom it interacts directly or indirectly, as well as with the individuals residing within the physical environment wherein the company conducts its activities. Indeed, although corporations are conventionally delineated as profit-oriented entities, the mere pursuit of economic growth, to the exclusion of all other values and phenomena, is sustainable only for a circumscribed temporal interval. For, ultimately, corporations are compelled to interact with their human and physical milieus; hence, so long as they persist in operating with the singular objective of profit maximization, they are highly susceptible to attracting the volleys of public criticism. Thus, a corporation must, to the utmost extent, exert efforts to eradicate the deleterious consequences of the social and environmental deterioration in which it is complicit. One dimension of such economic and social deterioration may be manifest in inequities in income distribution or in other analogous adverse economic consequences. Should corporations succeed in redirecting the current of wealth towards more idealistic purposes, they will acquire a more robust image both among their employees and within the broader society. For experience has demonstrated that growth objectives devoid of human-centric approaches are sustainable only up to a certain threshold.
Accordingly, one pathway towards ensuring the long-term maintenance of social sustainability in employee relations, alongside environmental considerations, is the implementation of employee share allocation practices, which constitute a component of individual-centered corporate strategies. Granting shares to employees—even in exchange for certain considerations—enables these individuals to forge more enduring ties to the corporation, thereby strengthening the institutional memory of the enterprise. In this manner, employee share allocation practices, above all, reinforce the employees’ bonds with the company, augment their sense of belonging, and, accompanied by heightened motivation, shift their orientation from immediate economic anxieties towards a long-term perspective encompassing an extended temporal horizon. This, in turn, contributes significantly to the social sustainability of the corporation. The attainment of social sustainability signifies not only an amelioration for employees but also, directly, an enhancement for the corporation itself. In particular, the economic and social benefits (apart from salary) conferred by the corporation upon its employees facilitate the aggregation of a more qualified workforce within such enterprises and, for the future, render these corporations as centers of attraction for talented individuals.
In joint-stock companies, four principal methodologies are employed to facilitate employee participation: The first of these methods is equity compensation. Equity compensation constitutes a form of non-cash remuneration through which corporate shares are conferred upon employees, thereby rendering them shareholders of the company. Such compensations may be effectuated either by directly transferring shares instead of salary or by selling shares to employees at a discounted price. The second method is the provision of stock options to employees. Generally, option contracts bestow upon the purchaser the right, but not the obligation, to buy or sell the underlying asset (in our case, a share) at a designated date and price. Stock options specifically grant corporate employees, by virtue of contractual stipulations, the right to purchase company shares at a predetermined price on a specified future date. The third method is Restricted Stock Units (RSUs), which are predicated upon conditional share acquisitions. This method entails that employees acquire the right to obtain company shares upon fulfilling specific conditions after a stipulated temporal period. These conditions may include achieving a certain professional or academic level at the end of the period or completing a specific tenure (for instance, ten years) within the company. Such acquisitions are regarded as a reward for long-term service to the enterprise. The fourth method is the Employee Stock Purchase Plan (ESPP). This method, in essence, permits employees to purchase corporate shares at a discounted price. However, this acquisition does not materialize through direct payments by employees but rather through deductions from their monthly or annual salaries. Through this system of installment payments, employees are encouraged to maintain their employment status within the company for a determined duration, thereby enhancing both contractual stability and employee loyalty. Nevertheless, should an employee depart prior to the expiration of the specified period for share acquisition, the accumulated amount in their account is refunded.
In joint-stock companies, the practices of allocating shares to employees, designed to integrate them into the economic fate of the corporation, possess, alongside their incentivizing effects, the characteristic of generating a secondary stream of income for employees in addition to their wages. This study primarily focuses on the various types of share allocation practices and their contributions towards ensuring corporate stability and distributive justice. Within the scope of this study, the methods by which corporations endeavor to preserve their social sustainability through share allocation will be discussed both theoretically and with concrete numerical illustrations.
Keywords: Joint-stock companies, sustainability, social sustainability, employees,