6. Ortadoğu'da Siyaset ve Toplum Kongresi, Sakarya, Türkiye, 11 - 13 Kasım 2022
Bu çalışmada, Arap İsyanları sürecinin fitilinin ateşlendiği Tunus’ta, Yasemin Devrimi sonrasında siyasal haklar ile sivil özgürlüklerin arasındaki dengenin ne ölçüde sağlanabildiği incelenmektedir. Araştırmanın teorik zeminini, Acemoğlu ve Robinson tarafından ortaya atılan ve despotik devletin yol açtığı baskı ortamı ile etkin devletin yokluğu halinde ortaya çıkan şiddet ortamı arasındaki gelişme alanını ifade ve işaret eden “Dar Koridor” tezi oluşturmaktadır. Tunus, Devrim öncesinde hesap verebilme mekanizmaları zayıf olduğundan dışlayıcı kurumların yol açtığı yolsuzluk ağlarının belirgin hale geldiği bir ülke iken; Bin Ali yönetiminin devrilmesinin ardından politik alanda katılımcılığı arttıran düzenlemelerin yapılması ve önde gelen siyasal aktörlerin işbirliği ortamını öncelemeye yönelik yapıcı iradeleri sayesinde uluslararası endekslerde “özgür ülke” olarak tasnif edilmiştir. Fakat siyasal alandaki uzun süreli girişimlerin istenen sinerjiyi ortaya çıkarıp hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, yönetimin etkinliği, yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda başarılı bir reform takvimini hayata geçirememesi neticesinde, uzunca bir süredir “ekmek, özgürlük, adalet” mücadelesi veren Tunus halkı işsizlik ve enflasyondan beslenen düşük refah düzeyine mahkûm kalmıştır. Dar koridor tezi çerçevesinde, Devrim sonrası Tunus’unda siyasal aktörlerin demokratik yönetim arayışları ile birlikte zayıflayan ve rasyonaliteden uzaklaşan devlet otoritesi düzenleyici rolünü yeterince ifa edemeyerek temel problemlere çözüm üretememekte; ülkeyi sosyal patlamanın eşiğine getiren bu olumsuz senaryo ise siyasal alandaki uzlaşmacı eğilimlere ket vurarak politik aktörleri sert tedbirler almaya zorlamaktadır. Böylece sağlıklı ve sürdürülebilir bir “özgürlükle kalkınma” patikasına oturamayan Tunus, kısır bir döngünün içerisinde kararsız biçimde devinmek durumunda kalmaktadır.