II. Uluslararası Kamu Yönetimi Kongresi, Ankara, Türkiye, 30 - 31 Ekim 2025, (Tam Metin Bildiri)
Dünya gün geçtikte
yapay zekânın şekillendirdiği yeni koşullar ile karşı karşıya kalmaktadır.
Yapay zekâ, üretim süreçlerini otomatikleştirerek özellikle rutin işlerde
çalışanlar için işsizlik riskini artırırken, aynı zamanda yeni iş alanlarının
oluşumu ve dolayısıyla ekonomik büyüme için fırsatlar yaratmaktadır. Ancak
yapay zekânın ekonomide yol açtığı dönüşüm, yalnızca ekonomik değil, aynı
zamanda kamusal düzenin temel dayanaklarını oluşturan hukuk, adalet ve sosyal
haklar bağlamında ele alınması gereken bir konudur. Zira söz konusu etkilerin
yönetilmesi ve sosyal devlet anlayışının bu koşullarda yeniden şekillenmesi
kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal devlet anlayışının
yapay zekâ çağındaki dönüşümü, kamu hukuku bağlamında sosyal hakların
korunmasını ve yeniden tanımlanmasını gerektirmektedir. Toplumdaki bireylerin
çalışma hakkı, sosyal devletin temel taşlarından biridir ve bireylerin bu
haktan mahrum bırakılması, sosyal uyum ve toplumsal istikrar açısından ciddi
riskler doğurabilir. Öte yandan, geleneksel sosyal güvenlik mekanizmaları, yeni
koşullarda karşı karşıya kalınan risklerle mücadelede yetersiz kalabilir. Bu
nedenle, sosyal sigorta sistemlerinin kapsamının genişletilmesi, temel gelir
uygulamalarının tartışılması ve yeniden beceri kazandırma programlarının
yaygınlaştırılması gibi önlemler, bireylerin ekonomik ve sosyal istikrarını
sağlamak için kritik öneme sahiptir. Örneğin, kamu otoritelerinin işgücü
piyasasındaki dezavantajlı gruplar için istihdam fırsatları yaratması, eğitim
politikalarını dijital becerilere uygun şekilde yeniden tasarlaması ve bunun
yanı sıra yapay zekânın etik kullanımını düzenleyen hukuki çerçeveler
oluşturması gerekmektedir. Normatif ve etik bir perspektiften bakıldığında,
yapay zekânın işgücü üzerindeki etkilerinin yalnızca ekonomik verimlilikle
değerlendirilemeyeceği açıktır. Toplumsal adalet, bireylerin ekonomik
faaliyetlere eşit erişimini ve teknolojik dönüşümün yarattığı olumsuz
sonuçlardan korunmasını gerektirir. Bu bağlamda, devlet, bireylerin temel
haklarını güvence altına alarak teknolojik dönüşümün neden olduğu
eşitsizliklerle mücadelede önemli bir rol üstlenebilir. Özellikle çalışma
hakkı, insana yakışır iş koşulları ve sosyal koruma mekanizmalarının
güçlendirilmesi, sosyal adaletin sağlanmasında merkezi bir öneme sahiptir.
Çalışmanın temel amacı, yapay zekânın işgücü ve sosyal devlet anlayışı
üzerindeki etkilerini analiz ederek, bu dönüşüm sürecinde sosyal adaleti
sağlamaya yönelik politika önerileri sunmaktır. Araştırma, teorik bir çerçeveyle
yapılandırılmış olup, literatürden yararlanılarak sosyal devletin evrimine
ilişkin normatif bir tartışma yürütülmektedir. Devletin rolü, sosyal hakların
korunması ve yeniden tanımlanması, özellikle çalışma hakkı, insana yakışır iş
koşulları ve sosyal koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi gibi konular ele
alınmaktadır. Çalışma, geleneksel sosyal güvenlik mekanizmalarının söz konusu
risklerle mücadelede yetersiz kalma potansiyeline sahip olduğunu ortaya
koymaktadır. Sosyal devlet anlayışının bireylerin ekonomik ve sosyal
istikrarını koruyacak şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu
bağlamda devlet, sosyal hakların genişletilmesi, eşitlik ilkesinin
güçlendirilmesi ve bireylerin teknolojik dönüşüme uyum sağlaması için gerekli
yasal altyapıyı sunmada kritik bir role sahiptir. Daha kapsayıcı ve adil bir
sosyal devlet modeli, yapay zekânın yol açtığı eşitsizliklere karşı etkili bir
çözüm sunma potansiyeli taşımaktadır.
The world is
increasingly confronted with new conditions shaped by artificial intelligence
(AI). While AI automates production processes, heightening the risk of
unemployment for workers in routine jobs, it simultaneously generates
opportunities to create new job fields, thus fostering economic growth.
However, the transformation AI brings to the economy is not merely an economic
issue; it must also be addressed in the context of law, justice, and social
rights, which constitute the foundational pillars of public order. Managing
these impacts and reshaping the concept of the welfare state under these
conditions has become an unavoidable reality.
The
transformation of the welfare state in the age of AI necessitates the
protection and redefinition of social rights within the framework of public
law. The right to work, a cornerstone of the welfare state, is critical for
societal cohesion and stability. Depriving individuals of this right could
result in significant social and economic risks. Furthermore, traditional
social security mechanisms may prove insufficient in addressing the risks posed
by the new conditions. Therefore, measures such as expanding the scope of
social insurance systems, exploring the implementation of universal basic
income schemes, and promoting reskilling programs are essential for maintaining
economic and social stability. For example, public authorities must create
employment opportunities for disadvantaged groups in the labor market, redesign
education policies to align with digital skills, and establish legal frameworks
regulating the ethical use of AI.
From a
normative and ethical perspective, it is evident that the labor market impacts
of AI cannot be evaluated solely based on economic efficiency. Social justice
necessitates equal access to economic activities and protection from the
adverse consequences of technological transformation. In this context, the
state is vital in safeguarding individuals' fundamental rights and combating
the inequalities caused by technological advancements. Strengthening the right
to work, ensuring decent working conditions, and enhancing social protection
mechanisms are central to achieving social justice.
The primary
aim of this study is to analyze the effects of AI on the labor market and the
welfare state and propose policy recommendations for ensuring social justice
throughout this transformation process. The research adopts a theoretical
framework and draws upon the literature to engage in a normative discussion
regarding the evolution of the welfare state. Key topics include the state's
role in protecting and redefining social rights, particularly the right to
work, decent working conditions, and the enhancement of social protection
mechanisms.
The study
reveals that traditional social security mechanisms may fall short in
addressing the challenges posed by these risks. It emphasizes the need for
restructuring the welfare state to preserve individuals' economic and social
stability. In this regard, the state plays a critical role in expanding social
rights, reinforcing the principle of equality, and providing the necessary
legal infrastructure to facilitate individuals' adaptation to technological
transformation. A more inclusive and equitable welfare state model holds the
potential to effectively address the inequalities caused by AI.