III. Avrupa Birliği Hukukunda Güncel Gelişmeler Konferansı, Ankara, Türkiye, 08 Mayıs 2019, ss.10-11
Markaların birlikte kullanımı aynı veya benzer mal veya hizmet grubu ile ilgili tescil edilmiş olan, aynı veya benzer nitelikteki iki işaretin, herhangi bir marka hakkının ihlali davasına konu olmaksızın piyasada birlikte var olmalarıdır. Birlikte kullanım halinde, bir işareti, belli bir mal veya hizmet grubunda ilk tescil ettiren kişi ile aynı veya benzer işareti aynı veya benzer mal/hizmet grubunda tescil ettirmek isteyen kişi arasında birlikte var olma sözleşmesi yapılmakta, böylelikle aynı işaretin iki kere tescil ettirilmesi ile iki ayrı marka hakkı mülkiyeti oluşturulurken, söz konusu markalar piyasada barış içinde birlikte var olabilmektedir. Bu kapsamda birlikte var olma sözleşmesi iki ya da daha fazla kişi tarafından, benzer işaretlerin herhangi bir karışıklık ihtimali olmadan piyasada bir arada bulunabilecekleri konusunda anlaşma olarak tanımlanabilir. Birlikte var olma sözleşmeleri Anglo-Sakson Hukuku kökenli olsa da, AB hukukunda da tartışmalara neden olmuştur. Birlikte var olma sözleşmesinin tanınma süreci AB hukukunda uzun bir zaman almıştır. 1985 yılından bu yana gerek Office for Harmonization in the Internal Market (bugünkü adıyla European Union Intellectual Property Office- AB Fikri Mülkiyet Ofisi) gerekse AB Adalet Divanı tarafından birlikte var olma sözleşmelerinin tanınıp tanınmayacağı konusunda farklı ve çelişkili kararlar verilmiştir. AB Adalet Divanı tarafından 1985 yılında verilen bir kararda birlikte var olma sözleşmelerinin pazarı bölme amacı gütmedikleri veya rekabeti kısıtlamadıkları sürece yasal ve yararlı olduğu belirtilmişse de, AB Fikri Mülkiyet Ofisi tarafından birlikte var olma sözleşmelerinin nispiliği ve marka hakkının ihlalinin tespitinde tarafların takdir hakkının bulunmadığı, bir başka deyişle söz konusu durumun mutlak red nedeni olduğu gerekçeleriyle birlikte var olma sözleşmeleri incelemeye dahi alınmamıştır. Ancak tarihsel süreç içinde AB Adalet Divanı’nın ve AB Fikri Mülkiyet Ofisi’nin bu konudaki kararları sıkça değişmiştir. Birlikte var olma sözleşmelerinin –dolayısıyla birlikte kullanımın– kesin olarak tanınması ise 16 Aralık 2015 tarihinde yürürlüğe giren 2015/2436 sayılı Direktif ile gerçekleşmiştir. Söz konusu Direktif’in md. 5(5) hükmü ile aynı veya benzer mal veya hizmet grubunda tescil edilmek istenen aynı veya benzer işaretin marka olarak tescil talebinin, önceki tescil sahibinin izninin alınması kaydıyla, mutlak ret nedeni olarak değerlendirilemeyeceği, bir başka deyişle AB Fikri Mülkiyet Ofisi tarafından reddedilemeyeceği düzenlenmiştir. Çalışmamızda markaların birlikte kullanımının ve birlikte var olma sözleşmelerinin Anglo-Sakson Hukuku’nda doğumuna ve uygulanmasına kısaca değinildikten sonra AB hukukunda yaşanan değişim AB Adalet Divanı ve AB Fikri Mülkiyet Ofisi kararları ele alınarak açıklanacak, 2015/2436 md. 5(5) hükmünün uygulanması ve yargı kararları anlatılacak, son olarak söz konusu Direktif hükmünün Türk hukukundaki yansımasına kısaca değinilecektir.